Kuzey’den Bir Soluk: Altıyedi Dergisi




Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı – ZOKEV, bir emek kenti için hangi iddialarla yola çıktı?
Başta ülke sorunları olmak üzere kentinin sakini değil sahibi olma noktasında hedefleri kesişen çağdaş, laik ve demokrat insanların katılımı ile 1995 yılında kurulan Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı (ZOKEV), Vakıf Senedinde de yer alan misyon ve vizyonuna uygun etkinlikleri ile “Zonguldak’ın Aydınlık Yüzü”nün temsilcisidir.
ZOKEV bu süreç içinde kentlisini, ülkemiz kültür ve sanatına dokunan tüm değerleriyle, yazarıyla, çizeriyle, akademisyen ve bilim insanıyla, gazetecisiyle  ve sanatçısıyla buluşturma çabasında birçok etkinliğe imza atmış; Zonguldak’ın ve Zonguldaklıların sorunlarına çözüm ortaklığı konusunda da  bir baskı unsuru olarak sivil toplum hareketi içinde yer almıştır.
Vakfın logosunu temsil eden Barış, Demokrasi ve Bilim mottosundan taviz vermeksizin, ekonomik yoksunluk içinde bulunan üniversite öğrencilerine burs ve eğitim desteği verilmesi, çocuk ve gençlik projeleri ile okullara, eğitimcilere, okurlara katkı sunulması, kentin belleğini temsil eden tarih, spor, edebiyat ve folklor konularda bienaller düzenlenmesi, kentin ortak aklının yaratılması konularında endüstri mirası yapılar dahil kent kültürünü temsil eden madencilik olgusunun yaşatılması, korunması ve geliştirilmesi, başta yerel yazar, çizer ve sanatçıların eserlerinin bastırılarak yayınlanması ve bunlar için tanıtım ve imza günleri düzenlenmesi, mesleki eğitim, çevre ve sosyo-ekonomik gelişime dair konularda toplumsal duyarlılık yaratılması amacıyla ulusal ve uluslararası projelerin yürütülmesi etkinlikleri ile Zonguldak’ın adeta gözü, kulağı ve sesi olma iddiasını sürdürmektedir.

Hangi gereksinim sizi dergi çıkarmaya yöneltti? Neden “altıyedi Dergisi”? 
“Bir bağırsa sesi bütün sokaklara yeter biliyorum” demişti Turgut Uyar, sokak lambasını ve onu ışığını tanık gösterirken. Ve sokak lambasının derdini anlatamayışını, umarsızlığını “Işığın Boğulduğu” başlığını taşıyan dizeleriyle anlatmıştı Dünyanın En Güzel Arabistanı’nda. Altıyedi’yi çıkarma düşüncemizin altında biraz da bu vardı aslında. O sokak lambasının sesi olmak, ışığın değil, karanlığın boğulduğu bir dünyaya seslenmek istemiştik. Bu yüzden de dergimizin başlığının hemen altındaki “karanlığın boğulduğu” mottosuyla, ışığa, umuda, barışa olan özlemimizi dile getirdik, getirmeye de kararlıyız.
Vakfın isminde vurgu yapılan kültür, aslında diğer vurgudan soyutlanmış bir kavram değil. Biz, edebiyat hamurunu eğitim ve kültür malzemesi ile yoğurup okurumuza ürünümüzü sunuyoruz. Edebiyat dünyasında yer alan her yapıt bu dünyada yerini alır. Bugün dönüp dönüp baktığımız, ufkumuzu açan, yüreğimizi genişleten ve bize edebiyatın sonsuz hazzını yaşatan birer ışık kulesidir dergiler. Bizler de bu kez kuzeyden bir rüzgar estirelim istedik. İçinde hırçın Karadeniz’in coşkusu olsun istedik; ağıtlarıyla bezeli kömürün kokusu olsun, yaylaların serinliği ormanların gümbürtüsü olsun derken de bir coğrafyaya atıf yapmadık aslında ülkenin sesi olsun istedik.
“altıyedi dergi”yi görücüye çıkarırken iki başlıktaki çabada yoğunlaştık: İçerik ve görsel. Birincil iddiamızda içerik yazılarda  kısıt ya da sansür gibi kavramları sözlüğümüzden kaldırdık. Görsellik ise en güvendiğimiz ve iddialı olduğumuz alandı. Kapak illüstrasyonu ve desen çalışmalarımızı Mine Yörük arkadaşımıza, içerik karikatür ve çizimlerimizi aynı zamanda Vakfımızın Başkanı karikatürist Kürşat Coşgun’a emanet ettik.
Dosya konularımızı, belki soyut ve ağır olsa da çağımızın toplumsal hastalıklarından harmanladık. Yaz sayımızda Yabancılaşma’yı,  Güz sayımızda ise Göç’ü irdeledik. Aralık içinde çıkacak Kış sayımızda Öteki ve nihayet Bahar sayımızda Taşra konularıyla okurumuzu buluşturacağız.

Okurun az, yayının çok olduğu bir piyasada sizi farklı kılan nedir? Zonguldak için edebiyat dünyasından beklentileriniz var mı?
Sevgili Ahmet Özer Bey’in bir sözü var: ”Amatör ruhla, profesyonelce bir iş çıkarıyorsunuz”. Yetmez mi?
Biz bir vakfın bünyesinde tamamen gönüllülük üzerine imece bir çalışma yapıyoruz. Telif hakkı ödeyemiyoruz, çünkü bütçemiz sınırlı. Dağıtım ağına giremiyoruz, çünkü henüz iktisadi bir işletme üzerinde çalışmalar yapıyoruz. Dergimizi, üyelerimizin katkı payları ve okurlarımızın bağışlarıyla bastırıyoruz. Dergimizin yanında verdiğimiz hediyeler için sponsor arayışında bulunuyoruz. Bizden çok daha olumsuz koşullarda dergi çıkaranlar da var. Ama biz şanslıyız ki, dostlarıyla ve okuruyla bütünleşik bir edebiyat sevdalısıyız. Vurguladığım gibi, bizler kentimizin ve ülkemizin “sakini” değil, “sahibi” olma kararlılığında, Anadolu coğrafyasının her değerine saygı ve sevgi besleyen Nazımların, Orhan Velilerin, Yakup Kadrilerin, Yaşar Kemallerin, Aşık Mahzunilerin, Neşet Ertaşların, Turhan Selçukların, Bedri Koramanların yüzüyüz aslında.
Beklentilerimiz kentimiz ve kendimiz için değil, umudumuz ve özlemlerimizi diri tutan barışa, demokrasiye ve çağdaşlığa uzanan yolculukta bize yoldaş olan herkese bir tutam nefes verebilirsek ne mutlu bize.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Altıyedi “yitik ülke: çocukluk” ile raflarda!

"Değişim, Dönüşüm, Başkalaşım" sayımız raflarda!

Taşra sayımızda "bizden" haberler